Gotik Roman Sevenler icin Liste
Şimdilerde bu tür kitapları okuduğumda bana çok tanıdık geliyor. İzlediğim filmlerden dolayı çok da yabancı değilmişim aslında. Hem görüntü hem konu hem mekan hem de kalite olarak beni cezbeden filmler Gotik olarak tanımlanıyormuş.
Okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden ve araştırdıklarımdan yola çıkarak
Gotik edebiyatı için tespitlerim:
Bazı Gotik romanları gizemli şatolar, kaleler gibi mekanların yanında hayaletler,
vampirler gibi doğaüstü temaları içinde barındırırken,
diğer bazılarında bu doğaüstü varlıkların yerini biraz daha elle tutulan gözle görülen
(ya deneyler sonucu ya doğuştan) bilhassa bedensel, fiziksel olarak rahatsız edecek kadar
korkunç kusurlu olarak tasvir edilmiş kişiler vardır ve bunun sonucu yaşanan tuhaflıklar,
gizem yer alıyor.
Yani; gotik edebiyatını sadece hayalet, vampir gibi varlıklarla sınırlandırmak doğru olmaz.
Ürkütücü olacak kadar fiziksel ya da ruhsal sorunlu karakterler olabileceği gibi hayaletler, vampirler de söz konusu olabilir; kısaca gizem ve korku temalı her şeyi bu kategoriye koyabiliriz.
Sanırım farklı gotik tarzı kitaplardan birkaç tane okuduğunuz takdirde hangi kitapların gotik edebiyatı içinde yer aldığını hangilerin yer almadığını çok daha kolay ayırt edebileceğinizi düşünüyorum.
Not:Tabii gotik edebiyatında belirlediğim şimdilik tespitlerim bu.
Art arda bir türü okumanın okuma ataletine düşmeme sebep olacağını bildiğim için sadece gotik
kitaplar okumayı düşünmüyorum. Ancak bir liste hazırlamadan da edemedim. Burada hem okuduğum hem de okumadığım kitap isimlerine yer verdim. Kaynak bir liste olması iyi olur diye düşünüyorum..
1-Operadaki Hayalet (Gaston Leroux):
Yazar gerçek bir olaydan yola çıkarak bu kitabı yazmış. Artık Operadaki Hayalet'in ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu bilemiyorum. Detaylı olarak gerçek hikayeyi de bilmek isterdim.
Kitapta opera şarkıcısı olan Christine Daae gerçekte var olan diğer bir karakter. İnternette
onun hakkında anlatılan birkaç anekdotu okuduğumda bana ilginç bir karakter gibi geldi.
Romanın başlarında çok akıcı bir dil yok. Sonradan anlatım akıcı hale dönüşüyor. Gerçi
okumaya o kadar konsatre olmuşum ki ben pek zorlanmadım okurken. Eğer dili başlarda sizi zorlarsa pes etmeyin devamı bayağı kolay ilerliyor.
Kitabın konusu:
Baş kadın karakter çocukluğundan beri müziğe tutkun. Babasının ölmeden önce söylediği
bir söz onu hayata bağlamıştır. Öldükten sonra müzik meleği göndereceğini ve onu koruyacağını söylemiştir. Buna hep inanarak yaşamıştır.
Çalıştığı operada hayalet söylentileri ayyuka çıkmıştır. Ve bu hayalet onunla iletişime geçer.
Müzikte o kadar yeteneklidir ki onun müzik meleği olduğunu düşünür. Hatta bu hayalet ona
müzik dersi verir.
Operada yaşayan esrarengiz bir hayalet, çocukluğundan beri birbirine seven iki kişi, ondan
sonra gelişen olaylar ve enteresan durumlar...
Bu kitabın 1925, 1943, 2004 yapımı yine aynı adla uyarlanmış filmleri mevcut.
2-Dracula (Bram Stoker):
Yine yıllar önce 1992 yapımı filme uyarlamasını izlemiştim. Karizmatik vampirimiz
Duracula sevdiği kızı etkilemeye çalışıyordu.
Güzel bir insan ve karizmatik vampir aşkı var gibiydi yanlış hatırlamıyorsam filmde, bayağı etkileyiciydi. Ancak kitapta böyle olmadığını romanı okuyunca fark ettim. Film kitaptan
biraz farklı olsa da kitabını da filmi de çok beğenmiştim.
3-Frankenstein (Mary Shelley) :
Bu kitabın uyarlamasını izlediğimi hatırlamasam da izlemişim gibi hissediyorum. Bunun
hakkında o kadar bilgi var ki çok aşinayım konusuna. Bazı kitaplar filmler o kadar çok şeye konu olur, bahsedilir ki ucundan berisinden konuya muhakkak hakim oluyorsunuz.
4-Otranto Şatosu (Horace Walpole):
Gotik edebiyatın ilk örneklerinden sayılıyor.. Şato, gizem benim ilgimi çeken faktörler...
Tabii ilk örneklere ben hep temkinli yaklaşan birisiyimdir. Güzel olma ihtimali olabilirliği
yanında olmaması da mümkün.
Bunu belirtmemin sebebi iki farklı görüşle internette karşılaşmam diyebilirim.
Not: Kitabı okudum. Çok akıcı, sade bir anlatımı ve dili var. Konusu ise filmlerden çok aşina
olduğumuz için biraz olağan gelebilir.
Şövalye, prens, şato, hırs, zorla evlilik, soyunu devam ettirme isteği ve arka planda hayaletler, doğaüstü belirtiler.. Hayaletler vardır; ancak arka planda iyilere yardım ettiklerini sezersiniz. Karakterler nezaket havasında, erdemli kelimeler, cümlelerle konuşurlar. Kısaca: Şu sevimli,
şövalye filmleri var ya; onun gibi işte...Yalnız sonu biraz hüzünlü...
Açıkçası bu romanı okumadan önce niye gözümde büyütmüşüm, bilemiyorum.
Bordo-Siyah Yayınlarından çıkmış, Dünya Klasikleri- Gotik Roman; anlatımı,
dili ve konusu oldukça sade ve net...
5-Sicilya'da Bir Aşk Hikayesi (Ann Raccliffe):
İngiliz yazar Ann Radcliffe Gotik edebiyatın en önemli temsilcilerden biriymiş. İngiliz kadın yazarların eserlerini beğenen biri olarak bu isimle yeni karşılaşıyorum.. Bu yazarın kitaplarını okumayı isterim. Kitapları hep gotik tarzında sanırım.
Yazar Ormandaki Aşk kitabı ile Gotik romanda ustalığını kanıtlamış.
Gotik tarzı kitaplar yazan bir yazar olduğu için diğer eserlerini de araştırdım.
Yazarın Udolf Hisarı; Ahmet Mithat Efendi tarafından Türkçe'ye çevrilmiş olarak bulunuyor.
Sanırım Sicilya'da Bir Aşk Hikayesi ve Udolf Hisarı adlı kitapları dışında diğerleri
Türkçe' ye çevrilmemiş olmalı ki diğer romanlarını internette araştırdığımda pek bir şey
bulamadım.
6-Dr. Jekyll ve Mr. Hyde (Robert Louis Stevenson):
Kısa sürede okuyup bitirdiğim kitaplardan biri. Kitabı okurken konusu bana çok tanıdık gelmişti. Yine muhakkak film uyarlamalarını izlemiş olduğumu düşünmüştüm okuduğumda. Güzel,
ilginç bir eser.
7-Usher Evi'nin Çöküşü (Adgar Allan Poe):
Adgar Allan Poe kitaplarını hiç okumadığımı itiraf etmeliyim.
Yazar Gotik ve polisiye türünde eeserler yazmış olduğuna göre film uyarlamalarını muhakkak izlemişimdir. Kendisine pek yabancı olmadığımı zannediyorum...
Gammaz Yürek(1843), Kara Kedi(1843) : Yazarın diğer gotik eserleri.
8--Yürek Burgusu (Henry James):
İlk yayımlanma yılı: 1898
Kitabın konusunu öğrenince kesinlikle bu kitabı okumam gerektiğini düşünüyordum. İlgi çekici
bir konusu var.
Ancak bu kitapla ilgili enteresan yorumları okuyunca biraz tereddütte kaldım. En iyisi bir de
bu eseri ben okuyup ne demek istenildiğini kendim göreyim dedim. Anladığım tek bir şey varsa da: Çok beklenti içinde okumamak gerektiği oldu. Bildiğimiz hayalet öykülerinden biraz farklı sanırım.
Merak ettiğim bu kitap Bly'ın Gizemi ismiyle internette karşıma çıktı. Ve gerçekten de
anlatıldığı gibi kafanızda belirsizlik, soru işaretleri kalıyor. Tekrar okumayı gerçekten istiyorum.
Bu kitap psikolojik-gerilim türünde bir yapıt da olabilir.
Kitabın sonuna doğru böyle bir ihtimal karşımıza çıkarken, satır aralarında ufak nüanslar ise hayaletlerin varlığını hissettiriyor. Yazar öyle bir kurgulamış ki bizi iki ihtimalle başbaşa
bırakmış.
Yaşanılanları dadının anlatımıyla öğrenmemiz ise maalesef gerçekleri net görmemizi
engelliyor. Bu roman benim sevdiğim kitaplar arasında yerini aldı.
Kitabın konusunu öğrenince kesinlikle bu kitabı okumam gerektiğini düşünüyordum. İlgi çekici
bir konusu var.
Ancak bu kitapla ilgili enteresan yorumları okuyunca biraz tereddütte kaldım. En iyisi bir de
bu eseri ben okuyup ne demek istenildiğini kendim göreyim dedim. Anladığım tek bir şey varsa da: Çok beklenti içinde okumamak gerektiği oldu. Bildiğimiz hayalet öykülerinden biraz farklı sanırım.
Merak ettiğim bu kitap Bly'ın Gizemi ismiyle internette karşıma çıktı. Ve gerçekten de
anlatıldığı gibi kafanızda belirsizlik, soru işaretleri kalıyor. Tekrar okumayı gerçekten istiyorum.
Bu kitap psikolojik-gerilim türünde bir yapıt da olabilir.
Kitabın sonuna doğru böyle bir ihtimal karşımıza çıkarken, satır aralarında ufak nüanslar ise hayaletlerin varlığını hissettiriyor. Yazar öyle bir kurgulamış ki bizi iki ihtimalle başbaşa
bırakmış.
Yaşanılanları dadının anlatımıyla öğrenmemiz ise maalesef gerçekleri net görmemizi
engelliyor. Bu roman benim sevdiğim kitaplar arasında yerini aldı.
9-Vathek (William Thomas Beckford)
İlk yayımlanma tarihi:1786
Henüz okumadığım kitaplardan . Araştırdığımda Gotik öğeleri içinde barındıran masalımsı birİlk yayımlanma tarihi:1786
kitap olduğu yönünde yorumlarla karşılaştım.
10-Notre Dame'ın Kamburu (Victor Hugo )
İlk yayımlanma tarihi: 1831
Yazımın başında Gotik edebiyatında tespitlerimden bahsetmiştim. Ve bu belirlemeden sonra
aklıma Viktor Hugo'nun Notre Dame'ın Kamburu adlı eseri geldi. Bu tanıma göre o zaman
bu kitap da gotik edebiyatında yer alması gerektiğini düşündüm. Araştırdığımda yanılmadığımı gördüm. Hem Gotik kurgu hem de romantizm türü olarak belirtilmiş.
Bu kitabı okumadım.
Hakkında her şeyi bildiğimiz ancak okumadığımız klasiklerden. Hayal meyal filmini
hatırlıyorum. İnternetten özetini okuyunca tabii sonunu da öğrenmiş oldum.
11-Rebecca (Daphne du Maurier):
İlk yayımlanma tarihi 1938.
Türü; Polisiye, Gotik kurgu, Gizem ve Aşk romanı olarak geçiyor.
Okumak istediğim kitaplardan. Jane Eyre adlı kitaba benzer bir eser olduğunu yönünde
bilgiler karşıma çıkmıştı. Bu yüzden okumak için hep aklımda tutuyorum.
Bu kitap hakkında tahmin ettiğim gibi yorumlar çok olumlu.
12-Tepedeki Ev (Shirley Jackson):
Yine gotik edebiyatı temsilcilerinden bir yazar daha...Yazarın Biz Hep Şatoda Yaşadık adlı
kitabı da Türkçe'ye çevrilmiş. İki kitabın konusu yine çok ilgimi çekti. Gotik edebiyatında
önemli bir yere sahip yazarlardan biriymiş.
İlginçtir ki hazırladığım bu listeye bakınca gotik türünde yazan kadın yazarlar
azımsanmayacak kadar çok. Hem de adını tarihe altın harflerle yazdırmış kadın yazarlar.
Kitapta sadece ufak bir şey göze batıyor:
Bazı kitapların sonu hani oldu bittiye gelir ve siz üstün körü anlatılarak bitirilmiş duygusuna kapılırsınız ya bu kitapta bazı yerler, özellikle ilginç varlıklarla karşılaşma anlarında bu
bahsettiğim oldu bitti durumunu hissettiğim için keşke biraz daha detaylı anlatsaymış ne
iyi olur düşünceleri geçti okurken ister istemez.
Yazar uzun uzun tasvir ve betimlemelerle olayları anlatsaydı eğer, bence bu kitap kat kat
daha başarılı olurdu. Bir şeyleri anlatmak yerine göstermek tabirini kastediyorum.
Tabii öyküyü okurken bununla ilgili bir açıklamayla da karşılaşıyorsunuz. Direkt okuyucuya seslenerek yazarın benzer bir olay yaşadığı için olayları uzun uzun anlatacak kadar gücü
olmadığı ve bunun ona acı verdiği belirtilmiş.
Yazarın da bu durumun bilincinde olduğunu böylece öğreniyoruz.
Böyle bir açıklama ve gerekçeden sonra bizim de buna saygı duymaktan başka
söyleyecek bir şeyimiz kalmıyor.
14-Sınırdaki Ev (William Hope Hodgson):
azımsanmayacak kadar çok. Hem de adını tarihe altın harflerle yazdırmış kadın yazarlar.
13-Undine (Friedrich de la Motte Fouqué):
1811 yılında ilk yayımlanmış olan uzun öykü Undine;
Gotik romantik olarak tanımlandığı için ben de bu sıralamaya kitabı eklemeye karar verdim. Açıkçası eser, korku ve gerilimden ziyade masal unsurları ile karşımıza çıkıyor.
Güzel bir kitap. Kısa sürede okuyup bitirdiğim bir eser.
1811 yılında ilk yayımlanmış olan uzun öykü Undine;
Gotik romantik olarak tanımlandığı için ben de bu sıralamaya kitabı eklemeye karar verdim. Açıkçası eser, korku ve gerilimden ziyade masal unsurları ile karşımıza çıkıyor.
Güzel bir kitap. Kısa sürede okuyup bitirdiğim bir eser.
Kitapta sadece ufak bir şey göze batıyor:
Bazı kitapların sonu hani oldu bittiye gelir ve siz üstün körü anlatılarak bitirilmiş duygusuna kapılırsınız ya bu kitapta bazı yerler, özellikle ilginç varlıklarla karşılaşma anlarında bu
bahsettiğim oldu bitti durumunu hissettiğim için keşke biraz daha detaylı anlatsaymış ne
iyi olur düşünceleri geçti okurken ister istemez.
Yazar uzun uzun tasvir ve betimlemelerle olayları anlatsaydı eğer, bence bu kitap kat kat
daha başarılı olurdu. Bir şeyleri anlatmak yerine göstermek tabirini kastediyorum.
Tabii öyküyü okurken bununla ilgili bir açıklamayla da karşılaşıyorsunuz. Direkt okuyucuya seslenerek yazarın benzer bir olay yaşadığı için olayları uzun uzun anlatacak kadar gücü
olmadığı ve bunun ona acı verdiği belirtilmiş.
Yazarın da bu durumun bilincinde olduğunu böylece öğreniyoruz.
Böyle bir açıklama ve gerekçeden sonra bizim de buna saygı duymaktan başka
söyleyecek bir şeyimiz kalmıyor.
14-Sınırdaki Ev (William Hope Hodgson):
Diğer romanlardan farklı olarak fantastik, gotik ve bilimkurgu öğelerinin bir arada olduğu
bir eser.
Esrarengiz bir ev, çukur ve ürperten ormanın, mitolojik yaratıkların ve kozmik yolculuğunun
olduğu; yani fantastik, gotik ve bilimkurgu öğelerinin iç içe olduğu bir kitap karşımıza çıkıyor.
bir eser.
Esrarengiz bir ev, çukur ve ürperten ormanın, mitolojik yaratıkların ve kozmik yolculuğunun
olduğu; yani fantastik, gotik ve bilimkurgu öğelerinin iç içe olduğu bir kitap karşımıza çıkıyor.
Uzay yolculuğu diye yazacakken tam ifadeyi karşılamadığından bunu kullanmaktan vazgeçtim. Kitabın tanıtımdaki gibi kozmik yolculuk tabirini kullanmam daha doğru olacağına karar
verdim. Uzayda bir yolculuktan daha çok; uzayın, gezegenlerin; geçen zamanla birlikte durumları betimleniyor.
verdim. Uzayda bir yolculuktan daha çok; uzayın, gezegenlerin; geçen zamanla birlikte durumları betimleniyor.
Oldukça akıcı bir dili var; ancak soyut olmasından mı zaman zaman pek odaklanamıyormuşum
gibi bir hisse kapıldım.
15-Baskerville'lerin Köpeği-Sherlock Holmes (Sir Arthur Conan Doyle):
Sherlock Holmes dizisi Cnbc-e de yayımlandığında severek izliyordum. Bu serinin
sadece bir kitabını okumuştum. O da İngilizceydi. Kitap İki ya da üçüncü seviyede
olanlar içindi sanırım.
O kadar şanslı birisiyim ki Sherlock Holmes serinin sonuncusu elime geçmişti. O efsanevi
zeki dedektif, zihnimde önemli bir yer edinmişken (filmlerden dolayı) daha evvelki serilerini okumadan son serisini okumak beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
Hayal kırıklığım hem son serisini okumam hem de zihnimdeki o harikülade dedektifin karanlık yüzüyle karşılaşmamdan kaynaklanıyordu. Böyle bir dedektifin sonu bu şekilde olmamalı dediğimi hatırlatıyorum. Neyse yıllar zihnimden bazı şeyleri biraz da olsa sildi.
Gotik tarzında kitapları araştırmaya, okumaya devam ediyorum. Karşıma Sherlock Holmes'in Baskerville'lerin Köpeği adlı serisi Gotik unsurlar barındırdığı yönünde bilgiler çıkınca bu
romanı okumaya karar verdim.
Kitap tıpkı dizide izlediğim gibi bir atmosferde başlıyor: Sherlock Holmes, yardımcısı Dr.
Watson ve yardım istemeye gelen biri söz konusu. Bu sefer macera farklı tabii... Anlatılan
gizemli bir hikaye var.
Geçmişten gelen bir lanet, ıssız bir yerde bulunan bir ev; garip bir yaratık ve esrarengiz bir ölüm.
Gotik bir atmosferde polisiye türü okumak isteyenler için iyi bir seçenek...
15-Baskerville'lerin Köpeği-Sherlock Holmes (Sir Arthur Conan Doyle):
Sherlock Holmes dizisi Cnbc-e de yayımlandığında severek izliyordum. Bu serinin
sadece bir kitabını okumuştum. O da İngilizceydi. Kitap İki ya da üçüncü seviyede
olanlar içindi sanırım.
O kadar şanslı birisiyim ki Sherlock Holmes serinin sonuncusu elime geçmişti. O efsanevi
zeki dedektif, zihnimde önemli bir yer edinmişken (filmlerden dolayı) daha evvelki serilerini okumadan son serisini okumak beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
Hayal kırıklığım hem son serisini okumam hem de zihnimdeki o harikülade dedektifin karanlık yüzüyle karşılaşmamdan kaynaklanıyordu. Böyle bir dedektifin sonu bu şekilde olmamalı dediğimi hatırlatıyorum. Neyse yıllar zihnimden bazı şeyleri biraz da olsa sildi.
Gotik tarzında kitapları araştırmaya, okumaya devam ediyorum. Karşıma Sherlock Holmes'in Baskerville'lerin Köpeği adlı serisi Gotik unsurlar barındırdığı yönünde bilgiler çıkınca bu
romanı okumaya karar verdim.
Kitap tıpkı dizide izlediğim gibi bir atmosferde başlıyor: Sherlock Holmes, yardımcısı Dr.
Watson ve yardım istemeye gelen biri söz konusu. Bu sefer macera farklı tabii... Anlatılan
gizemli bir hikaye var.
Geçmişten gelen bir lanet, ıssız bir yerde bulunan bir ev; garip bir yaratık ve esrarengiz bir ölüm.
Gotik bir atmosferde polisiye türü okumak isteyenler için iyi bir seçenek...
Ayrıca;
Uğultulu Tepeler ve Jane Eyre kitaplarını internette gotik olarak belirtildiğini okuyunca epey şaşırmıştım. Şöyle detaylı düşününce aslında birinde kısa da olsa bir hayalet görünür, ilginç karakterler, dışa kapalı ev; diğerinde malikanede gizemli, psikolojik sorunlu kadın vardır.
Böyle düşününce evet gotik ögeler yok değil. Bu iki kitabı severek okumuştum.
Northanger Manastırı:
Jane Austen'ın bu kitabı gotik edebiyat alanında gösterildiği için bahsetmeden geçemeyeceğim.
Akrabalarında bir süre kalmak için Bath'e gelen Catherine, o cemiyette yaşadıkları ele alınır aslında.
Başlığımıza uygun olması amacıyla ben konumuzla alakalı yerlere değineceğim. Ana karakterimiz Gotik romanları okumayı seviyordur. Gizemli yerler, kaleler, eski yapıtlar onun ilgisini çeken ve görmeyi arzu ettiği yerlerdir.
Kitabın başlarında okuduğu Gotik kitaplarından Carmilla ve Udolf Hisarı isimli eserlerden bahsetse de biz daha çok kitabın sonlarına doğru gotik unsurlara rastlıyoruz.
Catherine Northanger Manastırına davet edilir. Eski bir yapıyı göreceği düşüncesi onu epey heyecandırır, gizemli bir şeyler bulacağını umut eder....Ancak birkaç araştırma denemeleri hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Bu çabaları boşa gitse de pes etmez bu kez diğer gotik unsurlardan biri olan evin sahibi bir zamanlar eşini bir odada tutsak tutmuş olabileceği düşüncelerine kapılır...Bunun için ipuçları yakalamaya çalışır...
Yazar çok hoş bir taraftan ele almış aslında gotik kurguyu. Aslında kitabın dili biraz daha akıcı olsa ya da biraz daha bazı şeyler belirgin olsa çok daha başarılı bir kitap olurdu.
Beyazlı Kadın:
Wilkie Collins 'in yazdığı bu kitap daha çok duygusal gerilim romanı olarak tanımlansa da
bazı yerlerde gotik edebiyatı olarak belirtildiği ve bu sıralar da bu kitabı
okuduğum için bu yazımda değinmeden geçemiyeceğim.
Ben bu kitabı çok sevdiğimi öncelikle belirtmek isterim.
Bu romanı okuduğumda hayaletlerle karşılaşmadım. Korkunç kişiler de yok. Tabii tuhaf
kişiler, kötülük yapan ilginç karakterler var. Romanda gizem, sır söz konusu.
Hayalet gibi bir görünüp bir ortaya çıkan bir kadın, gizem ve sırlar...Ve daha sonra bu
sırrı bulmak için mücadele eden genç bir erkek...
Kafamda tam olarak bu kitabı nereye oturtacağımı bilemesem de eseri farklı ve önemli
kılan şu tanım biraz olsun bize yardımcı olacaktır.
Bu kitap için şöyle bir tanımlama yapılmış: Gotik edebiyatının gerilimini İngiliz edebiyatının gerçekliğini birleştiren türün ilk örneği.
Yalnız severek okuduğum bu kitabın sonu ile ilgili bir şeyler söylemek isterim.
Yazar birçok şeyi yarım bıraktığı izlenimini edindim. Aslında hikaye çok farklı yöne giderken
ve çok ilginç, heyecanlı bir yere doğru ilerlerken sanki yazar bakmış kitap çok uzayacak burada bitireyim, demiş gibi; ana karakterleri mutlu sona kavuşturup kitabı bitirmiş.
Doğal olarak geri plandaki olaylar soru işareti olarak kalmış. Neyse ki baş karakterlerin akibetini biliyoruz. Bu da bizi biraz olsun rahatlatıyor.
Uğultulu Tepeler ve Jane Eyre kitaplarını internette gotik olarak belirtildiğini okuyunca epey şaşırmıştım. Şöyle detaylı düşününce aslında birinde kısa da olsa bir hayalet görünür, ilginç karakterler, dışa kapalı ev; diğerinde malikanede gizemli, psikolojik sorunlu kadın vardır.
Böyle düşününce evet gotik ögeler yok değil. Bu iki kitabı severek okumuştum.
Northanger Manastırı:
Jane Austen'ın bu kitabı gotik edebiyat alanında gösterildiği için bahsetmeden geçemeyeceğim.
Akrabalarında bir süre kalmak için Bath'e gelen Catherine, o cemiyette yaşadıkları ele alınır aslında.
Başlığımıza uygun olması amacıyla ben konumuzla alakalı yerlere değineceğim. Ana karakterimiz Gotik romanları okumayı seviyordur. Gizemli yerler, kaleler, eski yapıtlar onun ilgisini çeken ve görmeyi arzu ettiği yerlerdir.
Kitabın başlarında okuduğu Gotik kitaplarından Carmilla ve Udolf Hisarı isimli eserlerden bahsetse de biz daha çok kitabın sonlarına doğru gotik unsurlara rastlıyoruz.
Catherine Northanger Manastırına davet edilir. Eski bir yapıyı göreceği düşüncesi onu epey heyecandırır, gizemli bir şeyler bulacağını umut eder....Ancak birkaç araştırma denemeleri hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Bu çabaları boşa gitse de pes etmez bu kez diğer gotik unsurlardan biri olan evin sahibi bir zamanlar eşini bir odada tutsak tutmuş olabileceği düşüncelerine kapılır...Bunun için ipuçları yakalamaya çalışır...
Yazar çok hoş bir taraftan ele almış aslında gotik kurguyu. Aslında kitabın dili biraz daha akıcı olsa ya da biraz daha bazı şeyler belirgin olsa çok daha başarılı bir kitap olurdu.
Wilkie Collins 'in yazdığı bu kitap daha çok duygusal gerilim romanı olarak tanımlansa da
bazı yerlerde gotik edebiyatı olarak belirtildiği ve bu sıralar da bu kitabı
okuduğum için bu yazımda değinmeden geçemiyeceğim.
Ben bu kitabı çok sevdiğimi öncelikle belirtmek isterim.
Bu romanı okuduğumda hayaletlerle karşılaşmadım. Korkunç kişiler de yok. Tabii tuhaf
kişiler, kötülük yapan ilginç karakterler var. Romanda gizem, sır söz konusu.
Hayalet gibi bir görünüp bir ortaya çıkan bir kadın, gizem ve sırlar...Ve daha sonra bu
sırrı bulmak için mücadele eden genç bir erkek...
Kafamda tam olarak bu kitabı nereye oturtacağımı bilemesem de eseri farklı ve önemli
kılan şu tanım biraz olsun bize yardımcı olacaktır.
Yalnız severek okuduğum bu kitabın sonu ile ilgili bir şeyler söylemek isterim.
Yazar birçok şeyi yarım bıraktığı izlenimini edindim. Aslında hikaye çok farklı yöne giderken
ve çok ilginç, heyecanlı bir yere doğru ilerlerken sanki yazar bakmış kitap çok uzayacak burada bitireyim, demiş gibi; ana karakterleri mutlu sona kavuşturup kitabı bitirmiş.
Doğal olarak geri plandaki olaylar soru işareti olarak kalmış. Neyse ki baş karakterlerin akibetini biliyoruz. Bu da bizi biraz olsun rahatlatıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Merhaba, bu yazı türleri ilgimi çekmezdi. Korkulu bulurum. Şu sıralar karşıma çıkar okdular. Siz de güzel anlatmışsınız. İdefix satış stretijisi olarak bu konunun üzerine durmuş ve hatta okuyucularına Drakula kitabını önermiş. İyi yayınlar dilerim.
YanıtlaSilMerhaba, aslında ben film uyarlamalarını daha çok seviyorum. Tür olarak gotik olduğunu bilmeden okuduğum kitaplar da güzel olunca kitapları da artık severek okumaya başladım.
SilOperadaki Hayalet, Drakula korku öğelerini içinde barındırsa da okuyucular için gerilimden öteye gitmiyor. Korkmadan okuyabileceğiniz kitaplar aslında.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.