Sayfa Başına Dön

Gora Roman (Rabindranath Tagore)

Hiç yorum yok
Rabindranath tagore goraGora, Hint Edebiyatından okuduğum ilk kitap.Tabii yıllar önce okuduğum kitapların hangi ülkeye ait olduğuna çok bakmadığımdan, farkında olmadan Hint kitapları okumuşsam bilemiyorum. Yazar bu kitabıyla 1913 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne layık görülmüş. Ülkemizde Gora 100 Temel eserler arasında yer almakta.

Şu dönemlerde ardı ardına televizyonda Hint dizileri yayımlanıyor, bu dizilerden Hint kültürü, yaşam biçimleri hakkında seyrede seyrede bir fikrim oluştu. Bir de Hint yaşam kültürünü Rabindranath Tagore'nin  'Gora' adlı kitabını okuyarak yazınsal olarak görmüş oldum .

Gerçi kitap 1910 yılında yayımlanmış. Bir dönem farkı olsa da  dizilerdeki gördüğüm hayat tarzlarını romandakilerle  ister istemez karşılaştırma yoluna gittim.

Kitabın KONUSU:
Binoy ve Gora iki yakın arkadaşlardır. Binoy, annesiz ve babasız büyümüştür. Gora'nın annesi Binoy için de bir anne gibidir.

Gora ülkesinin kurtuluşu için çabalayan dinine çok bağlı lider ruhlu bir gençtir. Lafını sakınmayan  konuşmalarıyla herkesi etkisi altına almayı başaran dikkat çekici birisidir.
Ayrıca  İngiliz düşmanı olan Gora onlara kafa tutmak için fırsat kollayan, yeri  geldi mi başkaldıran biridir.
Vatansever, halkının iyiliğini, gelişmesini isteyen Gora,  bunun içi bir şeyler yapma gayreti içindedir.

Hindu dinine bu kadar bağlı bir genç bu uğurda bu kadar savaş verirken, dini ve  vatanı için çabalarken  ondan gizlenen gerçekleri öğrendiğinde akıbeti nasıl olacak diye  ister istemez merak ediyor insan.

Diğer taraftan   ana karakter dinin ve geleneklerin koyduğu kurallara  sıkı sıkı bağlı olmanın getirdiği zorluklar karşınızda  boğulurken, bazen  gerçekler  bir yıkım getirmek yerine   bir insanın  kurtuluşu da  olabileceğini görüyoruz.

Hindistan kültürü, gelenek ve göreneklerini;  kast sisteminin yaşam içerisinde etkilerine tanık oluyoruz.

Karakterler iyi seçilmiş. Hepsi idealist olarak değil de kusurlarıyla.

Kitap çok sürükleyici. Bazı yerlerde sohbetler monoton olsa da kitabı beğendim.

Bir taraftan  İngilizlerin hayat tarzlarını benimseyen bireyler  görülürken diğer taraftan kendi vatanına dinine, gelenek ve göreneklerine sıkı sıkı bağlı bir Hindistanlı  genç Gora var. Ve bu modernlik ve geleneksellik arasındaki  mücadele gözler önüne seriliyor..

Kitabın sonunda ne değişen bir Hindistan görüyoruz  ne de kötülük yapanların yenildiğini... Burada daha çok baş karakterlerin farklı yollar seçerek bu katı sistem içerisinde kendi hayat yolunu seçtiklerini görüyoruz. Bir nevi karakterler değişerek kendileri için zor da olsa uygun bir yaşamı seçiyorlar.

Karakterler Hakkında:
Kitapta ana karakterler dört dörtlük değildir. Hepsinin bir kusurları, zayıflıkları göze çarpıyor.
Gora 'nın bazı değerlere körü körüne inanması...
 Eğitimli, kültürlü aklı başında Binoy' un herkesin etkisi altında kalması ve arkadaşının gölgesinde kalmayı tercih etmesi,
 Lolita'nın asiliği ve bu asilğin bazen düşünmeden hareket etmesine neden olması ,
Suçarita' nın biraz silik kalması...(Suçarita öyle değilse bile bendeki izlenimi bu oldu. Güzel baş kadın karakter kontenjanından...) Aslında kitapta Suçarita;  güzel, uyumlu olarak belirtiliyor.

 Yazar, Hindistan değerlerine göre güzel kızı baş role koymuş. Güzel olan esas kızımız Suçariye bir türlü ısınamasam da  Gora ve Suçarite arasındaki etkileşim ve birbirine duydukları derin sevgi kitapta öne çıkan bir mevzu.

 Kitaptaki aşk hikayesi etkileyici olsa da ben  farklı karakterleri birbirine yakıştırdım.
Lolita, kitapta   güzel olmadığı belirtiliyor.  Asi bir karakter. Lolita ve Gora' nın aşkı olsaydı eğer tıpkı Aşk ve Gurur adlı kitaptaki gibi bir aşk hikayesi çıkabilirdi  diye düşünmeden edemediğimi söylemeliyim.

  Asi bir kız Lolita ve geleneklerinden dolayı kadınları görmezden gelen Gora. İki asi ve mücadeleci karakterin çekişmeleri   kitaba daha çok heyecan katardı gibime geliyor.

Tamam esas kızımız Suçarite Gora'yla bir tartışma yaşasa da onunla söz düellosuna girse de  ilerleyen zamanlarda  Gora' nın etkisi altında kalıyor.

Lolita  daha çok  Binoy'un zayıflıklarıyla bir mücadele içinde... Onun bu zayıflıklarını değiştirmesi için sürekli sataşma ve didişme halinde. Karşısında uysal bir insan  olduğu için yaşanacak  bu mücadele yeterince kızışmıyor. (Ben de ne kavga meraklısıyım.)

Binoy'un iç dünyasında bazı etkiler yaratsa da bunu somut olarak çok dışa yansıtmaması biraz olayların  durağan kalmasına neden oluyor.

Kitaptaki hemen hemen tüm karakterler kişilikleri, bakış açıları, yaşam biçimleriyle zihinlerde yer ettiğini söyleyebilirim.

Kitabın oldukça sade bir dili ve anlatımı var:
Gora adlı kitabı okurken oldukça dili sade olduğunu fark ettim. Akıcı bir kitap.
Bu akıcılık zaman zaman duraksasa  da   iki günde kitabı bitirdim.

Eğer ülkenin gelişmesi için yapılan  felsefi konuşmalar biraz daha somut olarak ifade edilmiş olsaydı bu sürükleyiciliğin sekteye uğramıyacağını düşünüyorum.  O hararetli konuşmaların okuyucuya biraz daha geçmesi bu durağanlığı önleyebilirdi. 

''Ayakların tozunu silerek saygıyla selam verdi''
Bir görsel olarak izlemekle kitap okumak arasında bazen algısal farklar olabiliyor. Örneğin Hint dizilerinde selam veririken ayağa dokunarak olduğuna aşina olmuştum. Bu kitapta ''ayaklarının tozunu silerek saygıyla selamladı cümlesini bu dizilerden önce okumuş olsaydım. Eminim bir anlaman veremeyeceğimi düşünüyorum.

Tozunu silmek deyimi tam olarak o davranışı tanımlamadığını düşünüyorum. Bu kelimeyi her gördüğümde yadırgamama sebep oldu ister istemez. Kitabın bazı yerinde bunun ne olduğu belirtilmiş olsa da bu kelimeye pek alışamadım. Hindistan'da kendinden yaşça büyüklerin ayağına dokunarak saygıyı belirten bir selamlaşma şekli bu benim anladığım kadarıyla.

Dizilerde gördüğüm ayağa dokunmak eylemi ile ayağın tozunu silmek arasında benim için bir nüans var.. Kimbilir belki 1900 yıllarda kitabın yazıldığı dönemlerde ayağında tozunu siler gibi hareket günümüzde sadece ayağa  dokunmaya evrilmiş de olabilir mi? Bilemiyorum. Çeviren neden bu deyimi tercih etmiş.

 Sık sık bu deyim  kullanılsa da kitapta bir yerde ayağına dokunmak olarak  da ifade edilmiş olduğu gözümden kaçmadı.

Kast Sistemi:
Kitapta kast sisteminin yaşamdaki etkilerini görüyoruz. Ancak bazı yerlerde kafam karıştı. Kast sistemi içinde ayrılan sınıfların adlarından mı bahsediliyor yoksa  farklı dinlerden mi emin olamadım.

Sanırım kitabın altında açıklamaları okusaydım bu belirsizlik olmayacaktı.

Keşke okulda kast sistemini öğrendiğimiz sıralarda bu kitabı okumuş olsaydım. Bilginin yanında bir de romanın içinde kast sistemini ve işleyişini öğrenmek birbirini beslerdi o zaman.

Hindistan'da Kadının Yeri:
Kadının varlığı o yıllarda toplum tarafından yok sayıldığı, değer verilmediği kitapta açıkça görülürken, bunu daha da pekiştirmek için ufak  anektodlarla da belirtilmiş.

 Ne kadar toplum kadını geri planda tutsa da romandaki kadın karakterler güçlü kişilikleriyle öne çıkıyor.

Modern aile yaşamını benimsemiş kızların taa o yıllarda öğretmenlik yapma cabaları  göz doldursa da karşılarına çıkan engeller, toplumsal baskılar da dikkati çekiyor.

Rabindranath Tagore' nin Gora adlı romanı okumanızı tavsiye ederim. Hindistan'ın eski yıllardaki kültürünü, gelenek ve göreneklerini, yaşam biçimlerini daha yakından tanımak için önemli kitaplardan.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder