Sayfa Başına Dön

Monte Kristo Kontu (Alexandre Dumas)

Hiç yorum yok
 Dünya klasikleri denince aklıma hep ağır bir dil, karamsar sahneler ve bitmek bilmez betimlemeler gelirdi nedense. Tabii bu yıl bütün bu önyargılarımı yıktım diyebilirim. Bu sene okuduğum kitaplar arasında sadece bir kitabın  birazcık böyle olduğunu gördüm: Balzac'ın ''Vadideki Zambak'' adlı eseri...Başlarda yoğun karamsar havayı hissetsem de güzel güzel kitabı okuyordum. Ne olduysa kitabın ortalarına doğru geldiğimde oldu. Tıkanıp kaldım. Kitabı dört günde bitirecekken on günde bitirdim. O betimlemeler var ya o betimlemeler...Yazar bir de coşmuş, yazmış da yazmış. Artık her gün biraz, biraz okuyarak bu kısmı geçebildim.
   
    '' Monte Kristo Kontu''adlı romanı da bu kategoride gördüğümden ve sayfa sayısı da gözümde büyüttüğümden uzun süre okumayı ertelediğim bir kitaptı.

      Bir gün, internette okuduğum olumlu yorumlardan sonra tüm bu önyargılarıma rağmen bu eseri okumaya karar verdim.

      Ne öyle ağır bir dil ile ne de can sıkıcı betimlemelerle karşılaştım. Gayet akıcı, sade bir dil ve anlatımla yazılmış. Sahneler hala gözümün önünde canlı...

     Yazar hiç acele etmemiş, olayları oldu bittiye de getirmemiş. En önemlisi; zihinlerde yer eden  Monte Kristo Kontu adlı bir karakter yaratmış. Zekasıyla bilgisiyle öngörüsüyle olayları etkileyen ve değiştirebilen bir kabiliyeti  olan bir başkahraman...

           Monte Kristo Kontu romanı;   Edmon Dantes on dokuz yaşında ''Firavun'' adlı geminin ikinci kaptanıdır. Yolculuk sırasında kaptan, ölmeden önce ona bir mektup verir. Bu mektubu  adrese ulaştırmasını ve orada verilecek yeni görevi  de onun yerine tamamlamasını ister

      Bu konuda hiçbir bilgisi olmayan Dantes, ölmüş bir insanın son isteğini yerine getirmek ister. Ve mektubu gereken yere ulaştırır. Orada verilen yeni bir mektubu da belirtilen isme ve adrese ulaştırmak üzere alır.

       Kaptanın ölmesiyle birlikte Edmond Dantes artık kaptan olma yolundadır ve sevdiği kızla
evlenecektir. Çok mutludur.

monte kristo kontu kitap    Kaptan olmak isteyen muhasebeci Danglars'ın, sevdiği kızı elde etmek isteyen Fernando'nun önünde tek bir engel vardır; O da Dantes'tir.

    Dantes'in elindeki mektup hükümete karşı kompla hazırlıklarıyla ilgili bilgileri içerir. Bundan haberi olan muhasebeci; bir ihbar mektubu yazar, Fernand ise bu mektubu postalar. Dantes'in kıskanç komşusu ise bu duruma itiraz etse de işbirlikçi görünmekten korkarak sessizliğe gömülür.

   Düğün gününde Dantes tutuklanır. Savcı yardımcısı onun masum olduğuna inansa da üzerinde çıkan mektupta kendi  babasının adını görünce şok olur. Mektubu yakar ve bu mektuptan hiçkimseye bahsetmemesini söyler.

   Kendini mahvedecek olan bu mektubu kendi lehine çevirmek isteyen savcı yardımcısı mektuptaki komploları krala anlatarak onun güvenini kazanır. Ancak ne mektuptan ne de babasından söz eder.

 Serbest bırakılacağına inanan Dantes ise apar topar alınır, Hiçbir soruşturma yapılmadan siyasi tutukluların hapsedildiği şatoya götürülür. Böylece Dantes'e, bir darbede savcı yardımcısından  gelir.


 Dantes hapisanede umutları tükenmiş, beklemekten    yorulmuş tam ölme planları yaparken duvardan   gelen sesler işitir. Duvarı kazan bir mahkum olduğu hissine kapılarak   o da o   yönde tünel    kazmaya başlar. Hapishanede adı deliye çıkmış rahiple yolları bu tünel  sayesinde   kesişir. Aralarında büyük bir dostluk başlar.    Birlikte kaçma planları yaparlar.  
monte kristo kontu kitap

Bir dahi,  bir bilgin olan   rahip aynı zaman da tüm bilim ve ilim bilgilerini ona öğretir. Onu adeta yetiştirir. Ve rahip    sayesinde   Dantes artık çok farklı ve bambaşka biridir.
       

Fakat birlikte kaçma planları yaparken rahip hastalanır. Ölmeden önce bir hazineden bahseder. Eğer ölürse tüm hazinenin ona ait olduğunu söyler.Ve yerini ona anlatır.

Rahip yaşadığı son krizle birlikte ölür. Dantes üzüntülü şekilde tünelden gizlice görevlilerin rahibi kefenlerken konuşmalarını dinler. Görevliler kefenlenmiş cesedi daha sonra almak üzere giderler.


Dantes'in aklına cesetle yer değiştirmek gelir. Ve ummadığı bir durumla karşılaşsa da başarıya
ulaşır, hapishaneden kurtulur. Hazineyi bulur. O hem özgür hem de zengin birisidir artık. Tek
 bir şey kalmıştır; O da intikam almak...

Roman asıl bundan sonra başlıyor diyebilirim. Yeni isimler, yeni olaylar ve sahneler eklenerek...Düşmanları evlenmiş ve çocukları yetişkin bir yaşa gelmiştir. Dantes artık Monte
 Kristo Kontu olarak ya da başka isimlerle ortaya çıkacaktır.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Huzursuz Bacak Sendromu için Neler Yaptım?

Hiç yorum yok
Huzursuz Bacak Sendromu hakkında çok detaylı olmasa da az çok ne olduğu hakkında bir bilgim vardı. Ve bundan birkaç yıl önce bunu bizzat yaşayarak nasıl bir sendrom olduğunu da gördüm.
 Bir gün otururken  kilo fazlalığın verdiği rahatsızlığı hissetmeye başladım.

Kilo aldığım bazı dönemler olmuştur; ancak aldığım kilo bana hiç böyle yük olmamış, nefes almakta zorluk çekmeme neden olmamıştı.

    Zamanla oturmanın verdiği eziyeti hissettim; öyle bir şey ki ya oturma şeklinizi değiştirmek istiyorsunuz ya da bir an önce ayağa kalkma isteği...Bunları yapsanız bile yine bir türlü o gerginlikten kurtulamıyorsunuz.

 Çoraplarım ayak bileklerimi adeta sıkıyormuş gibi hissediyor,  bileklerinize bir şeyin dokunması sizde gerginlik yaratıyor. Bu yüzden çorapları çıkarmak zorunda kalıyordum.

En mühimi de geceleri uyuma zamanında ortaya çıkıyor. Yorganın verdiği rahatsızlığı hissederken bir de ayak ve bacaklarımda ağrılar olması cabası.

 O zamanlar ilk yaptığım şey ağrılara iyi gelen yağları sürmek oldu. Ancak her gece her gece
 bu yağları sürmek  beni bezdirdiği için  tedavi edici  bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim. Çünkü bitkisel yağlar sadece günü kurtarıyor, ağrılarıma kesin çözüm olmuyordu.

  O sıralar önce kilo fazlalığımı gidermem gerektiğine kanaat getirdim. Bu bedenimin verdiği sinyaller olmasa kilo aldığımın farkında bile olmayacaktım aslında. Ve o dönem abur cubura dadandığım; yürüyüş ve egzersizi bıraktığım  bir devreydi.

Huzursuz Bacak Sendromu Sorunu İçin Neler Yaptım;
1-Yürüyüş-egzersiz;
Her sabah  yürüyüş yapmaya başladım. Otuz dakika...Yavaş yavaş egzersizleri de ekledim.

 Bir haftanın sonunda etkilerini görmeye başladım; kendimi hafiflemiş, ağrılarımın gitmiş; ayaklarımda ve bileklerimde bir şey giymenin verdiği rahatsızlık da son bulmuştu.
 
Yürüyüş, egzersiz yaptıkça bu sorunumdan kurtuldum. Aklımda o zamanlardan kalan tek
şey var; Huzursuz bacak sendromu adı verilen bu rahatsızlığın''hareketsizlikten'' kaynaklandığı düşüncesi.

 2-Beslenme; 
Bende eğer bir rahatsızlık ortaya çıkarsa baktığım en önemli şeylerden biri  beslenme konusudur. Her sorunumun altında mutlaka sağlıksız beslendiğimi gördüğümü söylemeliyim. Abur cubur yiyeceklerle  sağlıksız beslendiğim her dönem bir  rahatsızlığın  tezahür etmesi  dikkat çekici.

Kısaca ben yürüyüş yaparak, abur cubur yemeyi kesip sağlıklı beslenmeye başlayınca sorun kendiliğinden düzeldi.

3-Zihinsel Neden;

Her hastalığın olumsuz düşünceden kaynaklandığını öğrendiğimden beri her rahatsızlandığımda bu sorunum  hangi olumsuz düşüncemin yansıması olduğunu araştırmak önceliklerim arasında oldu.

Tabii huzursuz bacak sendromu ortaya çıktığında zihinsel olarak hangi düşüncemin bu soruna neden olduğu yönünde ne yaptığımı anımsamıyorum.

Sanırım kısa sürede sorun geçtiği için ve huzursuz bacak sorunun zihinsel nedeni hakkında bir bilgi bulamadığım için o sıralar bunu es geçsem de  yine de şu an   internette  yaptığım  araştırma sonuçlarını buraya yazıyorum.

Huzursuz Bacak Sendromu 
zihinsel nedenleri;
-Planlanan şeyleri hayata geçirememek
-Monoton hayattan sıkılmak ama bir şey yapmamak
-Bazı aile büyüklerine duyulan bilinçaltı tepki
-Sorumluluk istememek
-Vucutta biriken stres yükü

 Benimsenecek, tekrarlanacak olumlu düşünce ;
İdeallerimi gerçekleştirmek için şimdi adım atıyorum.Yeniliklere açığım.

Bir televizyon programında bu sorunla ilgili bilgiler veren bir  doktorun geçmiş olayları düşünüyor musun ya da stresli misin?  gibi bir soru sormuştu, bu sorundan muzdarip bir kişiye.

İşte o zaman aklımda beliren ya da uyguladığım bir şey gelmişti ancak şimdi hatırlayamıyorum.

Siz yine de eğer geçmiş olayları zihninizde dönüp dolaştırıyorsanız sizi üzen şeyler varsa
zihninizi bu gibi olumsuzluklardan arındırın.  Ben bu konuda  ne yaptığımı tam  hatırlamadığım
için ancak bu kadar yazabiliyorum.

Huzursuz Bacak Sendromu yaşayan biri olarak izlenimlerim böyle. Stres, kötü beslenme ve hareketsizlik bence hastalıkların başlamasına bir etken.

Özetle;
Huzursuz bacak sendromu yaşadığım dönem önce kendime yöneldim; otururken vücudumun isyan etmesi, sürekli yer değiştirme, ayağa kalma isteğinin anlamı neydi?

Kilo aldığımı fark etmiştim. Bu durum hem sağlıklıksız beslendiğimi hem de fazla hareket  etmediğimi gösteriyordu.
 Önce yürüyüş, sonra egzersiz ekleyerek şu beni rahatsız eden fazlalıklardan kurtulayım, dedim.
Bir de ne göreyim rahatsızlığım da azaldı. O zaman anladım hareketsizlik de bu soruna yol açmış olabilir.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Virginia Woolf 'tan Yazarlık Dersleri (Danell Jones)

Hiç yorum yok
Virginia woolf tan yazarlık dersleri
 Virginia Woolf hakkında az çok bir şeyler bilmeme rağmen kitaplarını henüz okumamış olmam biraz yadırganır bir durum aslında. Açıkcası çok merak ettiğim ''Deniz Feneri '' adlı kitabını gözüme kestirmişken çok ağır ve zor okunan bir kitap olduğu yönündeki bazı yorumlar bu eserden biraz çekinmeme sebep oldu. Okur muyum? Bilemiyorum.

 Fakat yazarın ''Mrs. Dalloway''adlı romanını okumayı istiyorum; kitabın ismini zihnimin bir köşesine yazdım.

Jane Austen hakkında internette araştırma yaparken bu yazarla karşılaşmıştım. Hakkında edindiğim bilgilerden sonra  eserlerini okumayı düşündüğüm bir yazar oldu benim için Virginia Woolf.

 Ayrıca'' Virginia Woolf'tan Yazarlık Dersleri'' başlıklı bir kitap her seferinde karşıma çıktığında yazma ile ilgili önerilerin neler olduğunu çok merak ediyordum.Ve sonunda bu kitabı okuyarak muradıma ermiş oldum.

   Bu kitabın yazarı Danell Jones. Virginia Woolf 'un günlüklerinden, makalelerinden, eserlerinden yola çıkarak kısaca ''yazma üzerine''elde ettiği bilgileri Woolf 'un bir sınıfta yazarlık dersleri verdiğini kurgulayarak yansıtmıştır.
Virginia woolf tan yazarlık dersleri

Virginia Woolf hayatında böyle bir yazarlık dersi vermemiştir. Danell Jones onun eserlerinden elde ettiği bilgileri onun ağzından bizlere sunmuş.

Woolf'un yakınları ve arkadaşları tarafından karakterini ve hayatını anlattığı iki ciltlik bir kitaptan faydalanarak bir sınıf ortamında onu ete kemiğe büründürmüştür.

 Zaten kitabı okuduğunuzda onun hakkında verilen bilgilerin gerçek olduğunu; sınıftaki öğrencilerin ise günümüz Amerikan insanını yansıttığını fark edeceksiniz.

 Peki yazar kurguladığı bu sınıf ortamında başarılı olmuş mu? diye bir soru da geçmedi  değil aklımdan. Bunun ne önemi var dedim sonra. Çünkü başlıktaki gibi ben Virginia Woolf 'un yazma sanatı üzerine tecrübelerine ve tavsiyelerine odaklandığım için diğer ayrıntıları, kurguları pek önemsemedim.

        Kısaca Virginia Woolf günümüzde yaşasaydı ve yazarlık dersi verseydi nasıl olurdu? Sorusunun cevabını bu kitapta buluyoruz bir nevi.

 Eğer dünya edebiyatında önemli bir yere sahip olan Virginia Woolf' un yazma üzerine önerilerini öğrenmek isterseniz bu kitaptan yararlanabilirsiniz.

 Yazarlıkla ilgili kitaptan birkaç bilgi;
     - Woolf 'un yazma konusunda tavsiyesi; çok kapsamlı okumak, düzenli yazmak...

      - Rutin bir şekilde haftanın her günü sabah dokuz buçuktan öğle yemeğine kadar yazmaya vakit ayıran Woolf,eğer yazmaya böyle bir zaman ayırır ve bunu kararlılıkla sürdürürseniz muazzam eserler ortaya çıkartabilirsiniz, diyor.

      - Ciddi bir yazar olmak için ciddi bir okur olmak gerekir. Kendini vererek okumak, ayrıntılı notlar tutmak  kitaba hakim olmanızı sağlar.

       - Günlük tutmak; Her şeyi yazabileceğiniz bir defteriniz olsun; öfkelenin, tasvir edin, sizi etkileyen alıntılara yer verin, yeter ki yazın.

       - Yeni fikirler için günlükler tutmaya başlayın. Woolf günlüğüne şöyle yazmıştır; ''Elimde kalemle okumaya başlamak, keşfederek, coşkuyla ifadeleri düşünmek en büyük heyecanlardan biridir. Okurken güçlü bulduğunuz ifadeleri ve betimlemeleri not alın.

      -Klasiklerin tamamını kendinizi vererek okuyun. Ama sadece iyi kitaplar okumakla da kendinizi sınırlamayın.

      -Edebiyat kimsenin mülkü değildir, edebiyat herkese aittir.

Yukarıya sadece genel olan bilgilerin bir kısmını yazdım. Kitapta daha fazlasını bulacaksınız.

virginia woolftan yazarlık dersleri

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Tırnak Batması Sorunu için Neler Yaptım?

Hiç yorum yok
tırnak batması
İki, üç ay önce bir dolu  şeker ve çikolata paketlerinin  eve alınmasıyla başladı her şey. Tabii ben  bir hafta belki daha kısa sürede  hepsini bitirdim. Sabahları  da  ekmeğe sürülen bir kavanoz çikolatayı  iki günde mideye indirdim.
Evdekiler fazla yemedikleri için  bana kalmıştı hepsi...O kadar lezzetliydi ki tıpkı çocukluğumda yediğim çikolatalara benziyordu.
İşte tam bu zamanlarda bende bir sorun ortaya çıktı: Tırnak batması... Ayak baş parmağımda hafif batma ve kanama...

   Bu yediklerimle eş zamanlı böyle bir sorunun ortaya çıkmasının  bir rastlantı olmadığını düşünüyorum. Çocukluğumda  tırnak batması sorununu uzun süre yaşadığımı hatırladım birden. Bir şey yapmadan kendiliğinden düzelmişti o zamanlar.

   Hemen sivilcelerim ve göz kapağımdaki beze için izlediğim yolu ayak tırnağımın batması
için de uyguladım.

Tırnak batması nasıl geçer? sorusundan önce  nerede hata yaptım da bu durumla karşılaştığım? sorusu zihnimde belirdi: Beslenmem çoğunlukla  abur cubur ağırlıklıydı. Sağlıklı yiyeceklerden uzaklaşmıştım. Böylece önce beslenmeme dikkat etmeye karar vererek adım attım tırnak batmasına çözüm
olarak.

  Tırnak batması için neler yaptım?
 1-Beslenme; 
Çikolataları  ve şekerleri yedikten sonra bu sorunun ortaya çıkmasının bir tesadüf olmadığına inandığım için hemen beslenme konusunda önlem almaya çalıştım.

   Abur cubur, tatlı şeyleri uzun bir süre belki iyileşene kadar yememe kararı aldım.( sağlıklı beslenmeyi hayat boyu uygulasam tabii daha güzel olur)

   Beslenmeyle ayak tırnağının batmasının ne alakası var demeyin.

    Kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki yeterince iyi beslenilmediğinde vitamin eksikliğinin tırnakta şekil bozukluğuna neden oluyor ve et kısmında ise sağlıklı yiyecekler vücuda girmediği için elastikiyetini, koruyuculuğunu kaybettiği için batma kolaylaşıyor.

   Bu bilimsel bir araştırma değil benim sadece gözlemlerime dayanarak vardığım bir sonuç.

 2-Mikroplardan Korumak;
   Tuz-su; İnternette araştırdığımda ılık suya iki çay kaşığı tuz atın, 20-30 dakika ayaklarınızı
 içinde bekletin yazıyordu. Birkaç gün bunu uyguladım. Bunun nedeni enfeksiyon kapmaması içinmiş.

     Bende kaya tuzu olduğu için tuz yerine onu kullandım. Hatta içine birkaç damla limon sıktım, biraz daha abartıp birazcık da sirke damlattım.  Amaç mikroplardan korunmak değil mi?

   Ayağın suda kalıp yumuşaması batmayı arttırabilir düşüncesiyle vazgeçtim bunu yapmaktan.

   Ben şişe içindeki suyun içine birkaç çorba kaşığı sirke koyup bu karışımı sorunlu bölgeye
 dökerek açık yaranın mikroplardan koruması için kullandım.

Önemli:Tuzlu-su karışımını  yapmadan önce lütfen  doktorunuza danışın. Benim ayak parmağımda ciddi bir problem olmadığı için uygulamada sakınca görmesem da bir, iki gün uyguladıktan sonra çekindiğim için bıraktım. En iyisi bir doktora danışmak.

  3-Hastalıkların  Zihinsel Nedeni:
 Artık günümüzde tüm hastalıkların nedeni olumsuz düşüncelerden kaynaklandığı herkesçe bilinen bir gerçek.

  Louise Hay' ın bu konuda yazdığı'''Düşünce Gücüyle Tedavi'' adlı kitabında ayak tırnağı batmasıyla ile ilgili bir şey  bulamadım. Yazarın ''Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedeni ''adlı
 kitabı da bende yok. Bu yüzden internette araştırdım.

  Ayak tırnağının batmasının zihinsel nedeni; İleri doğru yönelme, ilerlemeye hakkı olup
 olmadığı konusunda endişe ve suçluluk duyma.

 Yeni düşünce modeli; Hayatta gideceğim yönü seçmek ve o yönde ilerlemek benim Tanrısal hakkımdır. Güvenlik içindeyim. Özgürüm.

   Sabahları bu yeni düşünce modelini tekrarladım.

    Ve bir gün yıllardır içselleştirmiş olduğum bir kalıplaşmış düşüncemi fark ettim. Sınav
günlerinde ve yeni bir başlangıç için adım attığımda nükseden bir düşüncem; başarılı olmayı hak etmediğim duygusu, diğer insanlardan daha iyi olma korkusu.

      Bu dönem bu tür olumsuz düşüncelerimi her fark ettiğimde kendime telkinlerde bulundum. 
'' Bu benim düşüncelerimle  oluşturduğum bir korku. Başkaları iyi olabiliyorsa ben de iyi olabilirim. Onların başarılı olmaya hakları varsa benim de hakkım var...gibi..'' 

     Tam olarak bu olumsuz düşüncemden kurtulup kurtulamadığımı bilmiyorum.Ancak
 zihnimde böyle bir düşünce engelim olduğunun şimdilik farkına vardım.

  Peki şimdi ne durumda ayak parmağım?

   Tırnağım artık  batmıyor, ancak şöyle bir bastırsam yine bu sorun çıkar gibi duruyor. En
azından şu an batma ve kanama olayı yok.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder